Sedef Sanatının Osmanlıdaki İlk örneklerine 15. Yüzyıl sonlarında
rastlanmış, Edirne'deki tek kubbeli Beyazıt II. Camiinin kapı
kanatlarında görülen sedef işçiliğinin 16. Yüzyılda olgunluk devresine
girdiği, kapı, pencere, dolap kanatları , kürsü, çekmece, Kur'an
muhafazası, rahle, masa, koltuk, kanepe, sehpa gibi mobilyalar, silah
kabzası, nalın, körük, tütün tabakası, kahve takımı vb. gibi tüm ahşap
eşyada görülmüştür.
Osmanlı imparatorluğu döneminde geniş kullanım alanına sahip olan
Sedef işçiliğinin, Enderunlu ustalarca yapılmış örneklerini günümüzde
tarihi müzelerde görmek mümkün olup,hayranlıkla izlenecek bu eserlerde
Sedefkârlık Sanatının incelikleri insanı asırlar arasında haz ile
gezintiye götürür. Daha sonraları Suriye'de işlenmeye başlanan sedefin
Gaziantep'e buradan geldiği ancak motiflerinde Selçuklu ve Osmanlı
kültürünün korunduğu bilinmektedir. Çok kısa bir dönem de
iskenderun(Hatay) da basit usulde sedef işçiliğinin yapıldığı bazı
kaynaklarda yer almıştır. Gaziantep'te halen ve kendini yenileyerek
sürdürülen bu sanatın, yaşayan kaynaklardan edinilen bilgiye göre, 1963
yılında başladığı bilinmektedir.
Sedef işçiliği, 'oyma' ve 'kakma' usulü ile yapılır. Önce, ağaca,
işlenecek motif çizilir.Keski adı verilen çelik uç ile, bu motifin
çevresi keskilenerek açılan kanala tel yatırılır ve çekiç kullanılarak
küçük darbelerle tel ağaca gömülür. (Telin zaman içinde kalkmamasını
önlemek için, su ile iyice sıvılaştırılmış beyaz tutkalı işlenmiş tel
üzerine sürmek yararlı olur.)
Aynı keski ile, çizilen motifin içi oyulur ve bu içi oyulmuş motifin
şekline uygun olarak, sedef , iki parmak arasında (baş parmak ve işaret
parmağı) sıkıca kavranarak, zımpara taşında şekillendirilir ve motifin
içine, beyaz tutkal ve ağaç tozundan yapılmış macun ile yapıştırılır.
(Motif içine yerleştirilecek sedefin, yerine düzgün oturması ve sonradan
yapılacak tesfiyenin , sedefin parlak canlı kısmını yok ederek motifi
bozmaması için, sedefin, şekillendirilmeden önce alt ve üst kısmının
düzlenmesi gerekir.) Sedef yerleştirilmiş parça en az iki saat kurumaya
bırakıldıktan sonra, ince eğe ve zımpara ile silinerek, pürüzsüz bır
satıh elde edildikten sonra, ispirto içinde eritilmiş gomalak cila (bir
çeşit reçine) ile parlatılır.
Gomalak cilanın, sıkıştırılmış pamuk yumağına damlatılması ve hızlı,
dairesel ritmik hareketle parça üzerinde cila kuruyana kadar cilalamanın
devam ettirilmesi gerekir. Eğer, açık renk olan genç ceviz ağacı
seçilmiş ve renginin koyulaştırılması isteniyorsa, ciladan önce,
yapılmış parçaya asiti alınmış zeytinyağı sürülerek, güneşte bırakılır ,
kuruduktan sonra cila sürülür. Sedef kakmacılıkta , genellikle,
Selçuklu ve Osmanlı döneminde işlenen motiflere rastlanmakta olup,
motiflerde geometrik desenler, çiçek, yaprak gibi doğadan alınmış
naturel desenler ile, rumî, barok ve arabesk hakimiyeti görülür.
Sedef kakmacılık işine "Sedefkâri", Sedef Kakma yapan ustaya
"Sedefkâr" denilmektedir.
Sedef kakmacılıkta , genellikle, Selçuklu ve Osmanlı döneminde işlenen
motiflere rastlanmakta olup, motiflerde geometrik desenler, çiçek,
yaprak gibi doğadan alınmış naturel desenler ile, rumî, barok ve arabesk
hakimiyeti görülür.
Bugün dış turizmde de geniş pazar bulmuş Sedef işçiliği, Türk Kültürünün
Osmanlılara dayanan tarihi kökenini hafızalarda diri tutmayı başarmış
zarif ve duygusal bir el sanatımızdır.
